her tür bebek taşıyıcıda, halka slingte, ergo baby'de, mei tai'de, koltukta ya da kucakta uyuyor sadece yatağını pek beğenmiyor. tüm gün taşıyorum. iyice uyuduktan sonra yatağına yatırarak şansımı deniyorum. bazen uyumaya devam ediyor, çoğunlukla yatağına yatırır yatırmaz, genellikle kısa süre sonra tekrar uyanıyor. tekrar uyutmaya çalışmak daha zor geldiği için yorgunluktan ölecek durumda değilsem yatağına yatırmaya hiç yeltenmiyorum.
büyük umutlarla aldığım titreşimli ana kucağı hala ilgisini çekmiyor. ana kucağını beğenmeyince, belki uykuya dalmasına yardımcı olur diye aldığımız salıncak da henüz bir işe yaramadı. yalnızca kucakta hafifçe sallayarak uyuyor. sallamanın emzirirken durduğu gibi yatay pozisyonda değil, omza dayanmış (gazını çıkarırkenki gibi) dik durumda ve hoplatma şeklinde olması gerekiyor. omza dayamadan sadece elle tutup yukarı doğru hoplatmak daha çok hoşuna gidiyor ama o pozisyon benim bileklerimin pek hoşuna gitmiyor :)
doğduğu ilk günden, hatta doğmadan önce sık sık kurup dinlettiğim dönencesi son günlerde ilgisini çekmeye daha doğrusu işe yaramaya başladı. daha önce de ilgisini çektiği olmuştu ama sakinleştirmek, uykusunu getirmek yerine heyecanlandırıp uykusunu kaçırmıştı. ilk video 17 şubattan. ikinci videoyu sabah çektim.(12 günde epey büyümüş şimdi farkettim). bugün, müzik bittikten 5-10 dk sonra ilk kez kendi kendine uyudu.
yenidoğan etiketli giysilerinden bazıları artık küçük gelmeye başladı. 0-3 ay etiketli giysileri hala büyük geliyor. forumlarda, anne-bebek sitelerinde okuduğum "aman yenidoğan beden giysi almayın, çok çabuk büyüyorlar" sözlerine iyi ki kulak asmamışım. doğum kilosu ortalamanın üzerinde olmasına rağmen türkiye'deyken yaptığımız ilk bebek alışverişinde hastane çıkışı diye sattıkları setler bile şimdi olmaya başladı. birkaç haftalığına da olsa bebeklere büyük büyük emanet gibi duran giysiler giydirilmesi hoşuma gitmiyor.
kızımın cinsiyetini türkiye'de tatildeyken öğrendiğimiz için doktordan sonra can havliyle hemen bebek mağazalarına gittik. o zamana kadar alışveriş konusunda kendimizi tuttuğumuzdan rahatlamamız pek kolay olmadı :) alınabilecek ne varsa aldık. mağazadaki satıcının mutlaka almanız lazım dediği için aldığım -bebeğin göbeği düşmeden önce beline sarılan,cırt cırtlı bir nevi kumaştan kemer, adını bilmiyorum- kadar gereksiz başka bir şey almadım sanırım. çünkü bırakın üzerine ekstra bir şey sarmayı, bir an önce kuruyup düşmesi için göbeği özellikle açıkta bırakmak gerekiyormuş. türkiye'de şimdi nasıl bilmiyorum ama eskiden alkollü karışımlar ya da baticon tarzı şeyler sürülmesi tavsiye ediliyordu. hastanede hiçbir şey yapmanıza gerek yok kendi kendine düşecek dediler. hiç kurcalamadık, sorunsuzca düştü.
annemin gerekli dediği zıbınları hiç giydirmedim. hem çirkinler, hem de kullanışsızlar. ne düğmesi ne çıtçıtı var, bebeğin üzerinde düzgün biçimde tutmak mümkün değil. ayrıca burda hiç zıbın satıldığını görmedim. zıbın; cereyandan, soğuktan hasta olmaktan korkan türklerin bebeğin üşütmesi korkusu versiyonunun bir sonucu herhalde.
her takımla birlikte satılan -dolayısıyla evde bir sürü bulunan- şapkalardan da kullanmadık. şapkalar sevimli duruyor, giydirmek istedim aslında ama ev sıcak, gerek olmadı. bebekler kendilerini tırmalar diye aldığım eldivenleri bir kez giydirdim, hoşuna gitmedi çünkü ellerini bazen emmek istiyor. zaten elinde de durmadı. yüzünü şimdiye kadar hiç tırmalamadı.
2. ay gelişmelerinde görüşmek üzere :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
sen de fikrini paylaş!